İnsan yaşamının
devamını sağlayan gıda ürünlerinin fiyatları tüketici için önemli bir unsurdur.
Türkiye’de de
son dönemde patates, soğan fiyatlarında fahiş bir artışın yaşanması gıda
fiyatlarındaki dalgalanmaları ve bunun sebeplerini tekrar gündeme getirdi. Ülkemizde
gıda mamullerinde dönem dönem fiyat artışı görülmekte ve enflasyondaki artışın
sebebini genelde bu kalem oluşturmaktadır. Peki ya geçmişten bugüne tarım
kültürüne sahip olan, verimli tarım arazileri bulunan Türkiye'nin başı neden
gıda fiyatlarıyla dertte? Sorumuzun cevabı bir şıktan oluşmamakla birlikte en
önemli sebebi koca bir yapısal problem olan aracı sistemi olarak gösterebiliriz.
Dilimizden düşürmediğimiz gıda fiyatlarındaki artışın nedenini sorguladığımızda aklımızda üreticinin bu durumdan memnun olabileceği düşüncesi oluşuyor. Ancak durum hiçte öyle değil. Çünkü reyondaki sebze meyvenin fiyatının artmasına rağmen üreticinin cebine ekstra bir para girmiyor, hatta azalıyor. Döviz kurundaki dalgalanmalar ve diğer çeşitli konjonktürel sebepler üreticinin üretim faaliyetlerini devam ettirebilmek için katlandığı maliyetleri artırıyor. Yani bizim pazardan, manavdan aldığımız zamlı ürünlerden üreticinin nasibine bir şey düşmüyor. Peki bu durum kimin işine yarıyor, kim kazanıyor diye sorarsak cevabı sebze meyve hallerinde aramamız gerekecek.
Üretim sürecinde
çeşitli nakdi ve ayni maliyetlere katlanan çiftçiler hasatlarını günümüz
şartlarında kendileri pazarlama şansına sahip değiller. Tarladan taze taze
çıkan sebze meyveler tüketicinin tabağına ulaşana kadar birçok aracının elinden
geçiyor. Örneğin; sofraların vazgeçilmezi domates tarladan toplandıktan sonra
üretim bölgesindeki sebze meyve haline, oradan bir firma aracılığıyla tüketim
bölgesindeki başka bir hale, oradan da tüketicinin ulaştığı halk pazarı, manav
ve marketlere ulaşıyor. Bu zincire baktığımızda üreticinin aracının belirlediği
fiyata sattığını, tüketicinin de aracının belirlediği fiyata aldığını görüyoruz. Yani
bu sistem içerisinde üretici ve tüketici, aracılara el mahkum bir şekilde
fakirleşirken; aracılar köşeyi dönmenin hesabını yapıyor. Ancak aracı firmalara
da çok yüklenmemek gerek. Sonuçta onlarda sistemin izni doğrultusunda kişisel
kâr ve ticari kazançlarının peşindeler. Burada yapılması gereken üretici ve
tüketiciyi korumak için yapısal bir sorun haline gelen aracılı pazarlama
sisteminin çözülmesidir. Üreticilerimizin üretim planlama ve pazarlama sürecine
doğrudan katılarak birlik düzeni oluşturmaları ve ortak akıl içerisinde hareket
etmeleri sağlanmalıdır. Yani bir kooperatif oluşturarak üreticiler açısından
hem maliyetler düşürülebilir, hem üretim planlanabilir hem de pazarlama
sürecinde aracıya gerek kalmadan kooperatif bu faaliyetleri yürütebilir. Bu sayede
ortadaki gereksiz aracıları kaldırarak tüketici ve üreticinin çıkarları
korunabilir.
Bu oluşturulan
model sonucunda ise aracı firmaların istihdamları boşa çıkma tehlikesiyle karşı
karşıya kalabilir. Karar vericiler bu durumla karşı karşıya kalmak istemiyorsa
aracı piyasalarına regülasyonlar(düzenlemeler) getirerek önlem alabilirler.
Sebze meyve fiyatlarının üreticilerin oluşturacağı birlik tarafından
belirlenmesi ve aracıların uygulayacağı kâr oranına tarife ve kotaların
konulmasıyla kısa vadede etkili olabilecek çeşitli önlemler alınabilir. Ancak
uzun vadede kalıcı bir çözüme gidilmek isteniyorsa aracı istihdamının üretim
sürecine yönlendirilerek kooperatif düzeninin oluşturulması herkesin yararına
olacaktır.
Saygılarımla…
BERKAY KARAKAYA
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder